İranUluslararası İlişkiler

Kuzey Kore ve İran ittifakının Sony saldırısında rolü var mı?

Kuzey Kore şu ana kadar Sony şirketine yapılan siber saldırılarda parmağı olduğunu inkar etti. Ancak görünmez deliller Pyongyang’ı işaret ederken görüşümüzü açık tutmamız önemli. Soruşturmacıların çalışmalarının devam ettiği şu günlerde Kuzey Kore’nin en yakın müttefiklerinden İran’ın saldırıda parmağı bulunabileceği iddiasını es geçmemek gerek.

Sony şirketinin bilgisayarlarına sızıldığı 24 Kasım tarihinde, gözler hemencecik Kuzey Kore’ye çevrildi. Kuzey Kore, Noel’de ilk gösterimi yapılacak olan ‘’The Interview’’ isimli film nedeniyle sene başından beri Sony’i eleştiriyordu.

Film Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’u tiye alan bir komedi. Filmde Kim ile özel bir söyleşi yapacak olan iki ahmak televizyoncunun CIA tarafından suikaste yönlendirilmesi anlatılıyor. Haziran ayında açıklama yapan Kuzey Kore Dışişleri, filmi ‘’gizlisi saklısı olmayan bir terörist faaliyet ve savaş sebebi’’ olarak nitelemiş, filmin yayınlanması halinde ‘’kuvvetli ve merhametsiz’’ bir cevap hakkı doğacağını belirtmişti. Kuzey Kore’nin Birleşmiş Milletler elçisi Ja Song Nam, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’a yolladığı mektupta bu ifadeleri tekrarlayarak ABD’nin filmin gösterimini yasaklamasını talep etmişti.

Sony’e yönelik saldırının ardından, 7 Aralık’ta, Kuzey Koreli yetkililer basın bildirisi yayınlayarak saldırıya karıştıklarını iddialarını reddettiler. Ancak saldırıdan övgü ile bahsetmekten de geri durmadılar. Kuzey Kore resmi haber ajansı Kore Merkezi Haber Ajansı tarafından yayınlanan bildiride, ‘’Sony’nin hacklenmesi Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin destekçileri için hakkaniyetli bir eylem olarak görülmüştür’’ denildi. Bildiride ek olarak, ‘’ABD karşıtı kutsal savaş’’ın tüm dünyaya yayılabileceği uyarısında bulunuldu.

kore

 

Açıklamada kutsal savaştan bahsedilmesi en basitinden Kuzey Kore lideri Kim’in adına verilmiş bir referans olarak algılanabilir. Ancak açıklamada Kuzey Kore’nin destekçilerinden bahsedilmesi akıllara 1979’dan beri ABD’ye karşı kendi kutsal savaşını sürdürmekte olan İran’ı getiriyor. İki ulusun söz konusu çabalarında ortak oldukları, küçük silah ticaretine ek olarak karmaşık füze alışverişinde faal olduğu unutulmamalı.

Yakın zamanda yayımlanan bir kaç raporda Kuzey Kore ve İran’ın siber savaşta birlikte çalışıyor olabilecekleri ihtimaline değinildi. Bu raporlar arasında Hewlett-Packard’ın güvenlik biriminin Ağustos ayında yayınladığı ‘’Bir Gizemin Profili: Kuzey Kore’nin siber risk alanının gizemi’’ isimli rapor da mevcut. Bu raporda Kuzey Kore’nin gelişmekte olan siber savaş kapasitelerine dair ayrıntılar yer alıyor. Rapora göre, Kim Jong Un’un ‘’büyülü silah’’ sözleri ile nitelediği siber savaş kapasitesi Kuzey Kore’ye düşük maliyetli stratejik avantaj sağlayabilir. Kuzey Kore’nin dünya çapındaki internet ağına bağlı olmayan bir ulusal ağı, gizli altyapısı bulunmakta. Her ne kadar kısıtlı sayıdaki Kuzey Koreli’nin küresel ağa bağlantısı bulunsa da, bu durum hackerların Kuzey Kore’ye saldırmalarını zorlaştırıyor.

Hewlett-Packard raporunda, Kuzey Kore’nin halihazırda silah alışverişi yaptığı ülkelere değinilerek, ‘’siber alan meşru bir savaş alanı haline dönüştüğü için, bu ülkelerin siber alanda ittifak halinde oldukları düşünülebilir’’ denildi. Listede beş ülke yer alıyor: Rusya, Çin, Suriye, Küba ve İran. İran ile Kuzey Kore’nin 2012’de bilim ve teknoloji işbirliği anlaşması imzaladıkları unutulmasın. Bir benzeri 2002’de Suriye ile Kuzey Kore arasında imzalanan bu anlaşma, ABD çevrelerinde iki ülkenin ortak nükleer silah programı olduğu endişelerini kuvvetlendirdi. Ancak anlaşma bununla sınırlı değil. Rapora göre, taraflar ‘’öğrenci değişimi, ortak araştırma ve ortak laboratuvar’’ kurmaya ek olarak, mühendislik, bioteknoloji ve iletişim teknolojilerinde ortak projeler yürütüyor.

Söz konusu bilim ve teknoloji anlaşmasına İran’ın siber savaş girişimlerini konu alan California merkezli güvenlik şirketi Cylance’ın yayımladığı 2 Aralık tarihli raporda da değiniliyor. ‘’Operasyon kod adı Cleaver’’ isimli rapora göre, Stuxnet saldırısı öncesinde İranlı hackerlar çoğunlukla site çökertmeyle meşgul oluyorlardı. Ancak Stuxnet’in ardından İran’ın hackleme yetilerinde hızlı bir gelişme gözlemlendi. 2012 yılında onaltı ülkenin devlet kurumları ve kritik altyapıların hedef alındığı saldırı bu gelişmeye örnek teşkil ediyor.

Cyclance’ın raporuna göre, ‘’Cleaver operasyonunun, özellikle Güney Kore’deki  kritik altyapıları hedef almasına bakılırsa, İran ve Kuzey Kore ortaklığının izleri görülebilir.’’ Buna ek olarak, rapor söylentileri destekler şekilde şu ifadelere yer verdi: ‘’Eylül 2012’de Kuzey Kore ile İran bir ortaklık anlaşması imzaladı. Bu anlaşmada bilgi teknolojileri ve güvenliğe ilişkin maddeler de vardı.’’

Yukarıdaki ifadeler doğru olmalarına karşın, anlaşmanın imzalanışına eşlik eden coşkuyu aktarmaya yetmiyor. İran’ın ev sahipliği yaptığı anlaşma, babasının ölümünü takip eden, Kim Jong Un’un iktidardaki ilk senesinde imzalanmıştı. Anlaşma, genç tiran Kim için önemli bir diplomatik hamle olmakla birlikte döneminin dış politikasının belirleyici bir parçasıydı.

Kim’in iktidara çıktığı sene, ABD’deki beklentiler Kim’in babasından daha ehli bir siyasetçi olması yönündeydi. 29 Şubat 2012’de, ABD ile Kuzey Kore arasında imzalanan, ve ABD’nin gıda yardımına karşılık Kuzey Kore’nin nükleer ve füze çalışmalarını dondurmasını içeren bir anlaşma imzalanmıştı. Kuzey Kore anlaşmayı haftalar içinde ihlal etti. Uydu fırlatma denemesi adı altında uzun menzilli füze denemesi gerçekleştirdi. Kuzey Kore, aynı ay içinde, basına sızan haberlerde İranlı bir delege ile görüşmeler sonucunda iki ülke arasındaki stratejik projelerde işbirliğini arttırma kararı aldı.

Ağustos 2012’de İran, Tahran’da Bağlantısızlar Hareketi toplantılarına ev sahipliği yaptı. Kim Jong Un toplantıya katılmadı, ancak vekaleten Kim Yong Nam başkanlığında bir delege yolladı. Toplantıya bir çok devlet başkanı ve BM Genel Sekreteri katılmıştı. 31 Ağustos’a sona eren toplantıların ardından Kuzey Kore delegasyonu bir süre daha Tahran’da kalarak İranlı yetkililerle temaslarda bulundu.

İranlı yetkililer Kuzey Kore delegasyonunu ağırladı, İran’ın dini lideri Ali Hamaney delegasyon lideri Kim Yong Nam ile tanıştı. İran resmi haber ajansı görüşmede Hamaney’in ‘’İran ile Kuzey Kore arasında ilişkilerin geliştirilebileceği, işbirliğinin arttırılabileceği bir çok alan bulunuyor’’ dediğini aktardı. Görüşmede Hamaney, ‘’küstah güçlerin bağımsız hükümetlere tahammülü olmadığı için İran İslam Devleti ile Kuzey Kore ortak düşmanlara sahip’’ dedi.

Kuzey Kore resmi haber ajansı KCNA, Hamaney’in Kim Jong Un’u överek babasının ve dedesinin davasını sürdürdüğünü söylediğini aktardı. 1989’daki bir ziyaretini aktaran Hamaney, Kuzey Kore’nin kurucusu ve Kim Jong Un’un dedesi Kim İl Sung ile ‘’tanışma onuruna sahip olduğu’’nu söyledi. Kuzey Kore delegesi  Hamaney ile temaslarına ek olarak, İran cumhurbaşkanı, başbakanı ve meclis sözcüsü ile görüştü.

Tüm bunlara ek olarak, iki ülke arasında ‘’billim, teknoloji ve eğitim’’ ortaklığı anlaşması imzalandı. Anlaşma töreninde hazır bulunanlar arasında, Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, İran atom enerjisi kurumu başkanı, savunma bakanı, madencilik ve ticaret bakanı, bilim ve araştırma bakanı ve merkez bankası başkanı yer aldı. İki gün sonra, Kuzey Kore delegasyonu ellerinde Kim Jong Un’a verilmek üzere hediyelerle Pyongyang’a vardı. KNCA’ya göre, hediyeleri İran Savunma Bakanı Ahmed Vahidi bizzat vermişti.

Bu tarihten itibaren, Kim Jong Un, Hamaney’in beklentilerini yerine getirdi. Kim ülkesinin üçüncü nükleer silah testini yaptırdı; bu sene de bir test tehdidinde bulundu. Kuzey Kore uranyum zenginleştirme faaliyetlerine devam ettiği gibi, Yongbyon’daki plutonyum reaktörünü de yeniden çalıştırmaya başladı.

İran ise, Kuzey Kore’nin nükleer görüşmelerini zaman kazanmak ve üzerindeki baskıları hafifletmek içi kullandı. Buna eşzamanlı olarak, İranlı hackerlar gittikçe cesur ve yıkıcı olmaya başladı. Bloomberg Businessweek geçen hafta Las Vegas’taki Sands Casino’sunun siber saldırıya uğradığı haberini geçti. Görünüşe göre saldırı, İranlı hackerlar tarafından gerçekleştirişmişti. Saldırıdan bir süre önce, Sands Casino’sunun sahibi Sheldon Adelson nükleer görüşmelerinde tercih ettiği duruşun İran’ı nükleer silahlarla tehdit etmek olduğunu söylemişti. Bu sözlere tepki olarak Hamaney, ‘’Amerika bu boşboğaz insanların ağızlarına toktadı yapıştırıp, ağızlarını kapatmalı’’ demişti. Bloomberg’in haberine göre saldırı 40 milyon dolarlık hasar vermişti.

Şimdiyse Kuzey Kore’nin ‘’ülkenin kutsal liderine zarar vermek ve yok etmek isteyen herkesi merhametsizce’’ yok edileceği açıklamasını takip eden Sony’e saldırısı ile karşı karşıyayız. Eğer soruşturmacılar Sony saldırısının izini Pyongyang’a süremezse, İran da dahil olmak üzere, Kuzey Kore’nin destekçisi ülkelerin incelenmesinde fayda olacaktır.

Bu yazının İngilizce orjinali Claudia Rosett tarafından Forbes.com için yazılmıştır.

Hiçbir haberi kaçırmayın!

E-Bültenimiz ile gelişmelerden haberdar olun!

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Başa dön tuşu